Dünden Bu Güne Türk Toplumunda Kadının Yeri
Türk Kültüründe Kadının Yeri ve Önemi
Türklerde ailenin temeli kadındır. Türk kadını ailesinde söz sahibi olmuş ve kocasına daima destek olmuştur. Bu milattan önce de böyle idi. Avrupa, Afrika ve Arabistan’daki kadınlar köle olarak satılırken, Türk kadını her zaman hür ve özgür olmuştur.
ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar kılıcını iyi kullanır, ata biner ve güreşirlerdi. Kadınlar savaşa da katılırlardı. Bu yazılanları okuyanlar benim ırkımı yücelttiğimi düşünebilirler. Fakat bu yazılanlar tarihi gerçeklerdir ve size bunların tarihi kaynaklarını da sunacağım.
Bir Türk atasözü şöyle der: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadındır”. Türklerin kadınlara çok değer verdiğini söylemiştik. Bunu eski Türklerin tek eşli oluşlarından da anlayabiliyoruz. Yani Türk erkekleri, bir kadınla evlendiklerinde ikinci bir kadın almazlardı. Hun Türkleri döneminden beri kadın erkek ayrımı yapılmazdı
Hunlarda, kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edilir ve onsuz hiçbir şey yapılmazdı. Hatta öyle ki, Kağan’ın emirnamelerinde “Kağan buyruğu” ifadesi yalnız yer alır ve Kağanın hatununun adı kaydedilmezse o emirname geçerli sayılmazdı. Yabancı ülke elçileri sadece kağanın huzuruna çıkmazlardı. Elçilerin kabulü sırasında hatunun da kağanın yanında olması mutlak kural idi.
Hatunlar, bazı zamanlarda kağan olmadan elçileri kabul ederlerdi. Örnek olarak, Avrupa Hun Devleti’ne gelen elçiler Atilla’nın eşi Arık Han tarafından kabul edilir ve devlet işleri hakkında görüşürlerdi. Kabul törenlerinde, ziyafetlerde ve şölenlerde hatun kağanın sol tarafına otururdu. Siyasi ve idari görüşleri dinler ve fikir belirtirlerdi. Ziya Gökalp bu durumu şöyle ifade ediyor: “Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir”
Göktürk ve Uygurlarda da kağanın hanımı hatun, devlet işlerinde kocası ile birlikte söz sahibi olmuştur. Tıpkı Hunlarda olduğu gibi, emirnameler yalnız kağan adına değil, “Kağan ve Hatunun namına” şeklinde ibare ile birlikte imzalanırdı. Kadın, aile içinde de daima yüksek söz sahibi olmuştur.
Asya Türklerinde Göktürklerin tarihi ve yaşamlarıyla ilgili en önemi kaynak Orhun kitabeleridir. VII. Yüzyıldan itibaren Orhun kitabelerinde, devlet işlerini bilen Hatunlardan söz edilir.
Orhun kitabeleri de “Kağan ve Hatun buyurur” sözleriyle başlar. Türk kadınlarına verilen değerle alakalı İslam öncesi döneme ait bir çok kaynak bulunmaktadır. Bunlardan birisi de İslam öncesi İtil (Volga) Bulgarlarını ziyaret eden İbni Fadlan’ın eseridir. Fadlan eserinde Türk toplumunda kadının yerinin şaşırtıcı olduğunu itiraf etmekte ve şaşkınlığını açıkça belirtmektedir.
Fadlan, hatunun hükümdarın yanında oturduğunu ve bunun Türk geleneklerinin bir parçası olduğunu ve Türk kadınının asla erkeklerden kaçmadığını belirtiyor. Diğer bir Arap seyyah İbn Batu şu şekilde not almıştır: ” Burada öyle ilginç bir duruma şahit oldum ki, o da Türklerin kadınlara gösterdiği saygıdır. Burada kadınların kıymeti ve saygınlığı erkeklerden daha üstündür”
Aynı zamanda bu yazdıklarımı eski Türk destanlarında da açıkça görüyoruz. Destanlarda kadının güç ve ilham kaynağı olduğu bildirilmektedir. Milli destanımız olan Dede Korkut hikayelerinde de buna rastlarız. Örnek olarak “Deli Dumrul hikayesinde” Dumrul, canı yerine kendi canını vermeye razı olacak birisini bulmaya çalışır ve bunu kadında bulur. Kadını hiç çekinmeden canını vereceğini söyler.
Aynı zamanda, eski Türkler kendi soylarından olan kadınlarla evlenmeye önem verirlerdi. Bu olay Türk atasözünde şu şekilde belirtilir “Ey Türk oğlu. Suyu çaydan kızı soydan al”
Bunun nedeni, Türk kadınların daha önce de bahsettiğim gibi cesur ve onurlu olmalarıdır. Türk kadını her zaman at üstünde, kılıç elinde ve savaş meydanında en öndedir. Gene Dede Korkut destanımıza baktığımızda “Bamsı Beyrek” hikayesinde yer alan Banu Çiçek, bunun en güzel örneklerinden birisidir
Diğer bir örnek Selcan Hatundur. Selcan Hatun, düşmanın geceleyin kocasına baskın yapacağından şüphelenmektedir. Kocasını bu konuda uyarır ve savaş başlar. Mücadele esnasında kocasının atı yaralanır. Savaşa hazır bir şekilde kenarda bekleyen Selcan Hatun, atını düşmanın üzerine sürer ve onları kılıçtan geçirir.
Türk kadınının kahramanlığı yazmakla bitmez. Türklerin kadınlarına verdiği değeri tarihsel bilgi temelinde sizlerle paylaştım. Şimdi gelin diğer ırkların kadınlara verdiği değere bakalım.
Dünyada Kadına Verilen Değer
Öncelikle İngilizlerle başlayalım. İngiltere’de XI. Yüz yıla kadar erkekler karılarını satabilirlerdi. Hıristiyanlar ise kadına şeytan gözüyle bakıyorlardı. Yine İngiltere’de, kadın pis bir varlık sayıldığı için incile el sürmesine izin verilmezdi. Kadınlar incile dokunabilme hakkına Hanri döneminde (1509-1547) sahip oldular.
Dourun Westminister Kilisesi’ndeki bir İngiliz keşiş konuşmasında şunları söylemiştir: Yüz yıl öncesine kadar kadın kocasının sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi, söz verilmeden konuşması da yasaktı. Adam başının üzerine büyük bir odun asar ve gerektiğinde kadını cezalandırmak için onu kullanırdı. Erkek çocuklar ise annelerine evdeki hizmetçiden daha fazla değer vermezlerdi.
Çinlilerde kadın insan sayılmaz ve isim dahi verilmezdi. Kız çocuklarına da ad verme gereği duymaz, bir iki üç şeklinde çağırırlardı (8). Hayatı boyunca bir adamın yönetiminde yaşamak zorundaydı. Kadın hizmetçi sayılır, kocası ve çocukları ile aynı sofrada oturamazdı. Ayakta durup onlara hizmet etmek zorunda idi (9).
Farslarda kadın erkeğe itaat etmek zorunda kalırdı. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi normal karşılanırdı. Sasani İranında Farslar, kan bağının nikaha mani olmaması nedeni ile anne ve kız kardeşleriyle evlenebildikleri gibi, bu konuda teşvik edilirdi (10).
Arapların cahiliye döneminde kız çocuklarının toprağa diri diri gömülmesi tarihi bir gerçektir. Kız çocuğa sahip olmak şerefsizlik olarak görülürdü. Budizm’in kurucusu Buda, ilk zamanlar kadınları dine kabul etmemiştir. Eski Yunanlarda da kadının bir değeri bulunmazdı. Kadın, tıpkı bir eşya gibi alınıp satılır ve miras olarak bağışlanabilirdi (11).
Slavlarda (Ruslarda) kadın eşya olarak kabul edilir ve bu olay Zodruga şeklinde adlandırılırdı. Slav ailesindeki çocuklara da esir gibi bakılırdı. Ruslar, kocası ölen kadını da kocası ile birlikte gömerlerdi. Rus hükümdarlarının, yakın adamlarının gözü önünde halktan cariyelerle ilişkiye girmesi normal karşılanırdı.
Farklı milletlerde kadınlara verilen değeri sizlerle paylaştım. Şimdi net olarak, Türk milleti kadar kadınlarına değer veren ikinci bir milletin olmadığını vurgulayabiliriz.
Azerbaycan Türk yurdunda ve bütün Türk ülkelerindeki erkekler, hanımlarına yeniden atalarımızın hanımlarına verdiği değeri vermeli ve Türk kadınını daima üstün tutmalıdırlar.
YAZAR: Aynur TALİBLİ – Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı İSTANBUL 2018.
Kaynak: https://www.turktoyu.com/turk-toplumunda-qadinin-yeri-ve-deyeri